Bazen incecik bir kitap alıyorsun eline, “ne olabilir ki, 50–60 sayfada ne anlatılabilir?” diye düşünüyorsun. Ama Stefan Zweig Katil Kim?(O muydu?)'de bir öyküde anlatılabilecek her şey sanki damıtılmış bir şekilde önüne seriliyor.
İlk sayfalardan itibaren, merak uyandıran, sanki bir polisiye okuyormuş gibi hissettiren bir kitap. “Katil kim?” sorusuyla başlıyorsun ama aslında kitabın sonunda Zweig seni çok daha derin soruların içine çekiyor: “Aşırılık” nedir? “Mutluluk” nedir? İnsan hep mutlu olabilir mi? Ve elinden kayıp gittiğinde, insan ne hâle gelir?”
Zweig’in belki de en çarpıcı tarafı, insan ruhunu en kırılgan noktasından yakalayıp, onu hiç beklemediğin bir yerden anlatması. Burada da aynı şeyi yapıyor. Bir köpeğin gözünden, sadakatle bağlanmanın, sevinçlerin ya da kayıpların insanda nasıl çarpıcı etkiler bıraktığını gösteriyor. Aslında anlatılan yalnızca bir hikâye değil; elindekilerinin kaybı karşısında insanın nasıl savrulduğu gerçeği.
Benim aklımda kalan en önemli mesajlardan biri şu oldu: Hayatta hiçbir şeyde aşırılığa kaçmamak lazım. Ne bir olayı büyütmek, ne de bir insana gerektiğinden fazla anlam yüklemek…
Kısacası, Zweig’in bu kısa ama yoğun öyküsü, insana hem kendi duygularını hem de bağlılık ve mutluluk üzerine düşünmeyi hatırlatıyor. Ve yine şaşırmadan fark ediyorsun ki: Kalem ustalığı sayfa sayısıyla ölçülmüyor.:_)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder