Hayatta bazen öyle insanlarla karşılaşıyorsun ki, doğalarıyla yüzleşmek seni yoruyor. İş hayatında, mantığınla anlatamayacağın kadar garip durumlara düşüyorsun mesela. Gerçekleri defalarca gözlerinin içine sokuyorsun, ama cahil cesaretiyle konuşmaya devam eden insanlar var. Haklı olman önemli değil; onların kendilerini haklı sanması yeterli. Başlarda kızıyorsun, öfkeleniyorsun, “Bu insanlar nasıl böyle olabilir?” diyorsun. Ama sonra anlıyorsun ki, sorun onların doğasında. İnsanın cahilliği bilgiyle, basiretsizliği deneyimle değişebilir belki, ama kimi insan değişmek istemez.
Bir de hayatına dahil olan, senden bir şeyler almak için türlü oyunlar oynayan insanlar var. O kadar ustalıkla ince yalanlar söylüyorlar ki. Sevgileri, size verdikleri o inanılmaz değerlerinin kocaman bir yalan olduğunu sadece kendi çıkarlarına uygun hareket ettiklerini uçurumdan aşağı düşerken anlıyorsunuz.Bunu ne zaman fark etsen, önce şaşırıyorsun, sonra üzülüyorsun. “Bunu nasıl yapabilir?” diyorsun. Ama bir noktada görüyorsun ki, senin samimiyetine karşı onların niyeti her zaman kendi çıkarlarıymış.
Bu insanlar bana ne öğretti biliyor musunuz? Kendini yormamayı:_) Karşındakinden, doğasına aykırı şeyler beklememeyi. Zorlamamayı. Artık anlıyorum; taş uçmaz, kuş taş gibi davranmaz. Ne bir kuşa taş olmayı öğretebilirsin ne de bir taşa kuş olmayı. İşte bu kabulleniş, hayatımı biraz da olsa kolaylaştırdı!
Karşımdaki insana dikkatlice bakıyorum; bana gerçekten değer verip vermediğini, niyetinin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Artık yalanlara, oyunlara, boş yere çırpınmaya harcayacak ne gücüm ne de isteğim var. Hayat kısa ve değerli. O yüzden, bu zamanı hak edenlerle paylaşmayı seçiyorum.
Kısacası Aristoteles baba haklıydı: Taş, taş olarak kalır; kuş, kuş. önemli olan bu gerçeği anlamak ve buna göre hareket etmek. Çünkü hayat, hem doğanı sevip onu korumayı hem de karşındaki doğayı anlamayı gerektiriyor. Ve ancak bunu başardığında, gerçekten kafan rahat oluyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder