şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

Balık Gözüyle...

Selam Dostlar!
Büyük gün bugünmüş! Satırlar arasında bu heyecanı sizlerle paylaşmak çok keyifli olacak. Hayat derya, biz yolcu, rüzgarın sürüklediği, bir gemi misali bir o yöne, bir bu yöne savrulup gidiyoruz, tek şansımız birbirimize tutunmak.

Bu platformda sizlerle düşüncelerimi paylaşma olağı bulmuşken lafı fazla uzatmayayım diyorum. Pazar günü küçük oğluma önceden söz verdiğim üzere, rotamızı Forum Turkuazoo'ya çevirmeye niyetliydim. Yurtdışındaki örneklerine oranla, ne derece başarılı olup olmadığını, doğrusu ben de merak ediyordum. 25 bin canlı nüfusu ile bu eğlence ve kültür parkından övgüyle sözedilmesi ilgimi çekmişti.

Ama işyerinde çıkan problemlerin giderilmesi uykusuz bir geceyi beraberinde getirdi. Yorgunluğu sabahın ışıklarıyla hala omuzlarımdaydı. Buna klasik bir IT personeli yakınması diye de bakabilirsiniz. Ne kaçabiliriz ne de sızlanmaktan vazgeçeriz bu yolda, kaderimizdir.

Yüzüme minik bir avuç ve serin parmakların dokunuşuyla güne merhaba dedim, görev beni bekliyordu. Haydi baba! Demli bir çay gözümü açmamı sağladı. Saatleri geri aldık diye midir, yoksa zaten olacağı mı vardı bilmiyorum, gün ne kadar ışıldıyordu! Eşimin maharetli parmaklarından çıkan eşsiz kahvaltıyla tüm yük omzumdan arkaya yıkılıverdi.
Doğrusu köprü trafiği ve Bayrampaşa çevresi yolları iyi bilmemem gözümü korkutmadı değil. Ama yollar şaşırtacak kadar boştu, çabucak ulaştık. İnternet krokisi de çok başarılıydı, elimizle koymuş gibi ulaştık hedefe.

Biletlerimizi kaptık ve daha sonra üzerine montaj yapılacak şaşıran pozumuzu vermek üzere geçtik boş fon'un önüne. Komik pozlar sıralandı gülüşler arasında.
Sonra daldık 8 bin metrekare alan kaplayan akvaryumların ve deniz-nehir canlılarının arasına. Değişik kompozisyonlar ve türler arasında gezimizi sürdürdük. Atnalı yengeçleriyle cilveleştik, vatozlarla kuyruklaştık, köpekbalıklarıyla kesiştik, anemonların arasında ürkek bakan palyaço balıklarına Nemo'yu tanıyıp tanımadıklarını sorduk, yerli ahtopot Abdullah'la bahis bile oynadık ama mağrur mığrı'nın önünde epey bir kalakaldık. Anlamlı anlamsız bakıştık. O iri gizemli gözleriyle birşeyler anlatmak istercesine baktı durdu bize, burnunu dayadı cama kokumuzu almak ister gibi. Yada belki de kurtarın beni demek istiyordu. Yaşam alanı yapay sınıfında belki kral dairesiydi ama yine de özgür değildi, derin mavi rüyasını görüyordu belki de.

Son gördüğüm mığrı'yı düşündüm birden. Adresi Kömür Limanı, 32m derinlik, sağdan 3.kovuk Gelibolu-Çanakkale şeklindeydi. İstanbul'u, Turkuazoo'yu belki hiç görmedi ama çok İstanbul'lu gördüğü kayaların arasından fenerime bakan gözünden okunabiliyordu. Karşılaştıklarına İstanbul'u hiç sormadığına da eminim. Burnunun önündeki uçsuz bucaksız derin mavilik onundu, ne yapsın İstanbul'u, kalabalığını.

Son söz olarak Turkuazoo'yu beğendiğimi söyleyebilirim, başarılı bir proje olmuş. Görmeyenlere kesinlikle tavsiye ederim. Ama, ama aklım o mığrı'nın bakışında kaldı işte!

Özgürce kalın.

Hiç yorum yok:

 
Ziptime