1915 Çanakkale Zaferi, tarihimizin altın sayfasıdır. Türk'lüğün, inancın zaferidir. Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının, olmazı olur yaptıkları destandır. Her karış toprağı, kumsalındaki her kum tanesiyle, yaşananlar gururumuz olarak tarihe kazınmıştır.
Gelin görün ki toplumumuzda paralel düşünceleri paylaşmayanlar olduğunu da biliyoruz. Herkesin aynı hissiyatları paylaşmaması normaldir diyebilirsiniz, ama konu böylesi hassas ve gerçeğe gölge düşürücü olunca durum değişiyor. Bakış açısını sadece AB'ye yaranma uğruna, 2005'teki örneğiyle uygulamaya dönüştürenleri şaşkınlık içerisinde görüp yaşamış olduk. Hatırlarsınız, vizyona girdiğinde, kamuoyunun beklentisine cevap vermemesi bir yana, tam tersine serin bir rüzgar hissettirerek epey bir çalkalanma ve tartışma yaşatmıştı.
2005 Mart ayında vizyona giren, seslendirmesini Jeremy Irons ve Sam Neil'ın yaptığı, Tolga Örnek imzası taşıyan belgesel film Gelibolu (Gallipoli) dan bahsediyorum. Diğer deyişle Gelibolu ruhunu anlatmak ne kelime, Yuna'nın günlüğü haline dönüşen belgesel filmden. Vatanlarını hayatları pahasına savunan yiğitlerimiz, terörist gibi gösterilirken, kendi toprağından binlerce mil uzakta ne aradıkları sorgulanması gereken askerlerin, saldırıya uğramış gibi gösterilip, çantasından çıkan bayan eldiveni, çocuk ayakkabısı gibi objelerle ne kadar duygusal insanlar olduğu vurgulanıyordu. Türk askerlerinin hayatları ise belge yetersizliği nedeniyle değersiz kabul edilip bir kenara bırakılmış ve filmin temel mesajı dışında bırakılarak bahis konusu bile olmamaktaydı.
Belgesel'de Türkler'den 'onlar' diye bahsediliyordu. Çünkü belgesel Yuna'nın yakın akrabasının ağzından aktarılmaktaydı. 'Onlar' (Türkler) yıkanmak için suya giren Anzak'lara ateş açarak ne kadar barbar olduklarını tüm dünyaya kanıtlıyorlardı. Oysa o duygusal insanlar memleketlerinden yol katedip burada herşey dahil tatile gelmişlerken, bir yudum suyu onlara haram etmek nasıl bir Türk geleneğiydi? Nerede Türk konukseverliği dostlar? İnsan güneşten etkilenmesinler diye sırtlarına yağ sürer, meyve kokteyli ikram eder, bananaya bindirir, çevreyi gezdirir, hatıra fotorafı çeker! Peki sizce bu duygusal insanlar bu kadar yolu niye gelmişlerdi? Tatil için mi? Belgesele göre savaşmak için olmadığı kesin.
Bu belgeseli önümüze koyanlara, cevap verme zamanı çoktan geldi ama daha fazla geçmesin lütfen. Zaferin 100.yıldönümü yaklaşıyor, hiç değilse anısına, bu ayıba cevap verecek bir proje çıkartamaz mıyız? Bu gidişle korkarım şehitlerimizin ruhu bizleri hiç affetmeyecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder