şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

İçi boşaltılan kavramlar ve bu kavramlar üzerine yaşamaya mecbur bırakılan insanlar haline geldik.Yaşama değer katan ne varsa neyi değerli görüyorsak ya mızrak ucu gibi sivriltiliyor ya da bir balon gibi şişirilip içi tamamen boşaltılıyor.Sonuçta ya canımız acıyor, ya da elimizde hiçbir şey kalmıyor.

Toplumdaki erozyon, ayrışma, adaletsizlik duygusu bir anda oluşmuyor elbette.En ufak vicdani duygudan yoksun, zombi gibi insanlar yetişiyor. Trafikte önüne kırıyor, sırada araya kaynıyor, başkasının emeğini çalıyor, usulsüzlük yapıyor, şiddeti en doğal çözüm sanıyor, öldürüyor, yaralıyor… Ama buna rağmen “en ahlaklı benim” diyor. Ve ne yazık ki bu toplum, o insanlara kahraman gibi davranıyor. Ailesinde ilk tokadı yemesi gereken bireyler, aileleri tarafından el üstünde tutuluyor.Sonra da adaletin tecelli etmesini bekliyoruz bir "Disney masalı" izler gibi.


devamını oku>>


Zaman hızlı akıyor denmiyor boşuna. İşti, güçtü, koşuşturmaca derken bir bakmışım, yazmayalı bir aydan fazla olmuş. Gün içinde bir sürü toplantı olunca, akşamına yazacak mecali kalmıyor insanın. Ama itiraf edeyim, çok keyifli bir eylül ayını geride bıraktım. Küçük ama çokça sebep bir araya gelince insana bambaşka bir enerji geliyor.

Bugün Zeki Demirkubuz’un Socrates Dergi’deki programını izledikten sonra bu yazıyı yazmak istedim. Çünkü uzun zamandır bu kadar dolu, bu kadar içten bir sohbet dinlememiştim.Bir dönem Nuri Bilge Ceylan’la atışmaları yüzünden biraz megaloman bulmuştum açıkçası. Ama bu programda o olaya öyle bir yerden, öyle bir olgunlukla dokundu ki... “tamam,” dedim, “kral sensin.”


devamını oku>>

 
Ziptime