şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

Memleketten uzakta yaşamak tuhaf bir his. Ne tam ait hissediyorsun olduğun yere, ne de kopabiliyorsun geçmişinden. Ama bir yandan da bazı şeyler insana gerçekten iyi geliyor. Her şeyin bir düzeni var mesela. İnsanların birbirlerine, çevreye ve özellikle kurallara saygılı olması…

İtiraf etmeliyim ki, güneşin bu kadar nadir görülmesi de benim gibi güneş alerjisi olan biri için adeta bir lüks. Türkiye'de son yıllarda, baharda bile dışarı çıkınca eve perişan dönüyordum. Buradaysa bulutların altında yavaş yavaş, acele etmeden, tatlı tatlı yanmamak o kadar kıymetliymiş ki… İnsan bazı şeylerin değerini geç fark ediyor. :_)

Elbette her şey toz pembe değil. Özlem de bolca var.Anne-baba özlemi başka, dostlarla saçma sapan kahkahalara boğulmak bambaşka… Sesli mesajla kahkaha paylaşılmıyor. Göz göze bakmadan dert anlatılmıyor.

Simitçiden alınan susamlı poğaçayla yapılan sabah yürüyüşlerinin yerini buradaki nehir kenarında yapılan yürüyüşler almıyor belki ama en azından ruhuna iyi gelen bir sessizlik oluyor yanında. Burada sabahları yeşilin her tonuna dokunarak yürümek, kuşların senkronize çalışmayan ama bir şekilde ahenkli ötüşleri arasında düşünmeden yürüyebilmek...

Hiçbir hedefi olmayan ama sadece sana ait olan bir sabah ritüeli. Türkiye’de olsam bu kadar “lüks” hissettirmezdi belki ama burada insan her sabahın bir ödül olduğunu fark ediyor.

Son zamanlarda defalarca test ettim: İnsanı mutlu eden şey, iyi bir ev ya da pahalı bir araba değil. Sevdiklerinle yaşadığın anlar, hayatı gerçekten daha kaliteli kılıyor. Onların yerini hiçbir şey tutmuyor.

Gelelim yemek işlerine…

Oldum olası yemek yapmayı severim. Burada malzeme kalitesi oldukça yüksek. Domates gerçekten domates, et gerçekten et. :_) "Gurme" olmasan bile sıradan bir yemek pişirirken bile kendini şef gibi hissediyorsun. Mutfakta olmak, memleketin özlemini hafifletmenin en iyi yollarından biri haline geldi benim için.

Tabii bu huzurlu atmosferi eksik bırakan bir şey var: Beşiktaş maçları!

O forma, o stadyum, o 90+5’te gelen gol sevinci…

“Artık başlasın şu maçlar” dedirtiyor insana..

Velhasıl... hayat bir şekilde akıyor. İnsan bir şekilde alışıyor, belki tam bağlanamıyor ama kök salmak illa ki bir toprakla olmuyor; bazen bir duyguyla, bazen bir sabah yürüyüşüyle, bazen de mutfakta pişen bir yemek kokusuyla mümkün.

Hayat böyle de güzel...

Ve madem öyle, şimdi yola koşar adım devam etme zamanı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Ziptime