şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

"Muhteşem Gatsby"yi yeni bitirdim ve bence bu, klasik "zengin kız fakir oğlan" hikayesinin daha lüks, daha parıltılı ve daha dramatik bir versiyonu. Hani o hepimizin bir şekilde denk geldiği senaryolar vardır ya: fakir oğlan zengin kıza aşık olur, yollarına türlü engeller çıkar... İşte buradaki fark şu: Gatsby’nin hikayesi helikopter pistleri, dev malikaneler ve görkemli partilerle süslenmiş.  Ama sonuç yine hüsran!  :_)

Jay Gatsby, gözümüzün önünde modern bir masal kahramanı gibi çiziliyor. Zenginliğini, koca bir “Daisy’ye ulaşabilme çabası” üzerine kurmuş. Tüm o şatafatlı partiler, renkli ışıklar, en son moda kıyafetler... Sanki her biri “Bak Daisy, her şey senin için!” diye bağırıyor. Ama Daisy, zengin koca kontenjanını çoktan doldurmuş bile.:_) Üstelik bu kontenjandaki şahıs, Tom Buchanan. Nefret etmesi kolay ama her fırsatta kazanan bir tip.  

Kitap aslında sadece bir aşk hikayesi değil, kapitalizmin insana biçtiği rollerin de bir yansıması. Gatsby’nin zenginlik anlayışı, "parayı kazanırsam mutlu olurum" klişesine dayanıyor ama adam mutsuzluğun resmini çiziyor. Zenginlik, statü, hayaller... Hepsi bir noktada anlamsızlaşıyor çünkü eksik olan şey gerçek bir bağ.  

Fitzgerald, dönemin gösteriş ve sahtekarlık dolu dünyasını çok iyi anlatmış, hakkını verelim. Ama sormadan da edemiyorum: Bu hikaye gerçekten bize yeni bir şey anlatıyor mu? Yoksa her çağın kendine uygun bir "zengin kız fakir oğlan" versiyonu var da biz mi fazla derin düşünüyoruz?  

Sonuç olarak, Gatsby’nin partilerine katılsam mı diye düşünmedim değil.:_) Ama aşkı için bu kadar çırpınan birinin hikayesinin böyle bitmesine içim el vermedi. Özetle, "Muhteşem Gatsby", parıltılı ama bir o kadar da boş bir dünyanın hikayesi.

"Ve böylece akıntıya karşı kürek çeken tekneler gibi, geçmişe doğru sürükleniyoruz."

Romanın son cümlesi, hem Gatsby’nin hem de insanlığın hayallerine ulaşma çabasını derin bir melankoliyle özetliyor...







Hiç yorum yok:

 
Ziptime