Kitap başta biraz zorladı, hikaye ağırdan alıyor gibi ama sabredince sonlarına doğru her şey mis gibi yerine oturuyor. Özellikle Konya şivesiyle dinlemek ve köpek Veto’nun olduğu sayfalar değişik bir tad bıraktı.
Kitapta karakterler çok canlı, neredeyse her biri hayattan fırlamış gibi. Mesela Hacı Naci Kalaycı var, çıkar peşinde koşan, hatta mezarları bile rant kapısına çevirmeye çalışan bir adam. Ama hesaplar tutmuyor tabii, ne ektiysen onu biçersin misali. Para ve güç için her yolu mubah görenleri hepimiz tanırız, değil mi?
Bir de Veto var, kitapta en sevdiğim karakterlerden. O sadece bir köpek değil; sadakatin, sevginin ta kendisi. Hepimizin hayatında bir “Veto” olmuştur; koşulsuz şartsız yanımızda olan dostlarımız gibi.Muzaffer Hoca da ilginç bir karakter. Dışarıdan bakınca köyün saygıdeğer cami hocası ama içinde bambaşka çatışmalar var. Her şey yolunda gibi görünse de aslında insani zaaflarıyla boğuşuyor. Hoca bile olsa, insan insandır işte.
Polis Menderes ve Aşut ise hikayenin dikkat çeken karakterlerinden. Aşut, din ve insan ilişkisini günümüze çok güzel yansıtıyor. Adamın sesi öyle etkileyici ki, ezanı okurken camiyi dolduruyor ama kendisi başka bir tarafta; her fırsatı kendi çıkarına kullanmaya çalışan bir düzenbaz. Gerçek hayatta da böyle tiplerden bolca var zaten.
Ömer ve Hüdai, kitabın en içten, en gerçek karakterleri. Saflıkları ve bilgelikleriyle hayatın karmaşıklığına kendi yollarını bulmaya çalışan bu iki karakter, insan olmanın özünü sorgulatıyor.
Sezgin Kaymaz’ın dili ise tam sohbet havasında. Anlatım sıcak ve akıcı ki kitabı bırakmak istemiyorsun. Ama her güzel şey gibi bu kitap da bitiyor elbet. Ve sonuna geldiğinde fark ediyorsun ki “Kün”, yani “ol”, hayatın her anını dolu dolu yaşamak gerektiğini hatırlatıyor sana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder