Çocukluğumda annemden yediğim şamarlar dışında her şey çok güzeldi.Kendisinin uzak ve yakın terlik atmada bir çok madalyası olduğu için işini hızlıca bitirir geride iz bırakmazdı.Çok yaramaz bir çocuk muydum bilemedim ama çok sevildiğim aşikardı.Bu annem ve babamda çok pirim yapmasa da dedem ve ninem üzerinden tüm isteklerim gerçekleşiyordu.Kısacası bizimkilerin bug'ını(Bug=sistem açığı) bulmuştum.
Çocukken o çayır senin bu tepe benim koşar dururduk.Top oynadığımız bolca yeşillik,düşmek için sayısız sebebimiz olurdu.Evimizin önünde koca kestane ağaçları, zeytin ağaçları vardı. Kavakları da unutmamak lazım çünkü ileri ki yıllarda boyum uzadıkça onlara benzetilecekdim. Hepsi ile kardeştik. Yeri gelir sırt sırta verir saklanırdık.Bazen sırtlarına biner,daldan dala atlar malkoçoğlu olurduk.Birde salıncak sefalarımız ve en yukarı kim çıkacak şovlarımız vardı ki sormayın gitsin.Biraz kirlenirdik ama ,evde yiyeceğimiz azara rağmen çocukluk işte yeşili çok severdik.
Biraz büyüyünce evimizden sürekli gördüğümüz uçsuz bucaksız gökyüzü renginde su birikintisine taktım kafayı.Onunla ilk tanışmamız evden ilk kaçışıma denk geldi.Tamam itiraf ediyorum aslında onun için kaçtım.Adına deniz diyorlardı buranın yerli görünen göçmenleri.Masmavi suyla ilk karşılaştığımda yüzen arkadaşlarımı görünce "bizim derede, nehirde çimmişliğimiz var " deyip atlayı verdim kollarına.Olmadı yapamadık ilk seferde.Biraz eğlendiler sağ olsunlar. Olsun varsın dedik başımızı eğdik.Ama kaderimize razı gelmedik.Artık mütemadiyen denize koşar adımlarla kaçar olduk.Her kaçış sonrasında anneme türlü beyaz yalanlar söylesem de her seferinde anlıyordu.Ben erdiğini düşündüğüm sıralarda, denizin her defasında aşkımızın izini tuzlu su olarak üstüme bıraktığını öğrendim, annemde sağ olsun hiç çaktırmadan vazifesini yerine getirmişti onca zaman.Bugün bu sağlıklı vücudu o günlerin kovalamacılarına borçluyum vesselam.
Uzun süre yaptığım bilimsel çalışmalar ve antremanlar sonucunda artık yüzebileceğime içten içe inanmaya başlamıştım ki,benim bunu düşündüğüm sırada seçkin yüzücü olan arkadaşlarım benim artık yüzebileceğime çoktan karar vermişlerdi bile. Alkışlarla iskeleden atladım bir koşuda.Bir nefeste yukarı çıktım.Yıllardır yüzüyormuş edasıyla yüzerken jüri yüzmem den etkilenmiş olacak ki birden kendimi bir vincin tepesinden suya bakarken buldum.Arkamı dönüp anlamsız kelimelerle yüksekliğin çok olduğunu atlayamayacağımı söylememe rağmen, kıçıma yediğim bir tekmeyle suya doğru hızla yaklaştığımı fark ettim.Keşke o'an bacaklarımın açık olduğunu da fark etseymişim. işte o gün bugündür yüzerim..Evet belki ömrümün en güzel anı değildi ama bir şey başarmanın haklı gururu derler ya ilkini sanırım o'an yaşadım.Dedim ya çocuktuk ve maviyi çok severdik.
Bunları niye mi anlattım ? Benzer anılara sahip olan insanlar olarak nesli tükenmekte olan canlılarız haberiniz olsun.
Yeşili sadece renk paletindeki renk sanan, en son yarasını evde bir sehpaya çarparak almış olan,denizi uzaktan seyreden apartman çocukları nesline de selam olsun.
Yeşile Maviye Dair
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder