Tolstoy'un 'İnsan Ne İle Yaşar?' eserinde belirttiği gibi, insanın kendi çıkarları uğruna sevdiklerine ihanet etmesi, iftira atması ve yalanlarla barışık bir yaşam sürmesi, aslında içsel bir çatışmanın ve karanlık bir yolculuğun başlangıcıdır. İnsan, bu çelişkilerle dolu davranışlarının sonucunda saf kötülüğün pençesine düşebilir.
İftira atmak da insanın karanlık labirentlerinde kaybolduğu bir yolculuktur. İftira, masum insanların itibarını lekelemek ve kendi çıkarlarını korumak için kullanılan bir silahtır. Sürekli olarak gerçeği eğip bükerek yaşamak, insanın kendi benliğiyle yüzleşmesini engeller. Sonuç olarak, insan kendi karanlık iç dünyasında kaybolur ve saf kötülüğün kurnaz dansına katılır.
Her şey kaybedilmiş değil! Bence insanın içsel yolculuğunda, aydınlık ve karanlık arasında bir denge kurması gerekmektedir. İyilik ve doğruluk her zaman seçeneklerimizin bir parçasıdır. İftira atmak yerine gerçeği savunmak seçimlerimizi şekillendirir. Bu seçimler, içsel karanlığın pençesinden kurtulmamıza ve saf kötülüğün egemenliğine direnmemize yardımcı olur. Her canınız istediğinde veya çıkar çarkınız o gün farklı döndüğünde yalana ve iftiraya baş vurmamalısınız!
Aslında insanın kendini anlaması bilmesi başlı başına bir olay. Bu yüzden insanın içsel yolculuğu karmaşık ve dolambaçlıdır. Ancak, bu yolculukta kaybolmak yerine, doğru yolu bulmak ve saf kötülüğün kurnaz dansına katılmamak için çaba sarf etmeliyiz. Gerçek sevgi ve dürüst olma ruhumuzu aydınlatır ve içsel barışımızı sağlar. İçsel savaşımızı kazanmak için bu değerleri korumalı ve onlara sıkı sıkıya sarılmalıyız.
Unutmayın, insan ne ile yaşar? İnsan, sevgiyle, dürüstlükle ve doğrulukla yaşar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder