Yeni kitap arayışındayken daha önceden ismini duyduğum ama okuma fırsatım olmadığı Haruki murakami ye ait sahilde kafka(tabii ki internette biraz araştırma yaptım:) kitabını almaya karar verdim.Yazar abinin adının da kitabın adı kadar kafiyeli ve çekici geldiğini söyleyebilirim.
Kafka için onlarca şey söylenebilir/söyleyebilirim. Fakat kitap ve yazarının odağında bir yazı olacağı için kafka ya değinmeyeceğim. Ama adının bir kitapta olmasının bile ilgimi çektiğini düşünürsek, sevdiğim bir yazar olduğu konusu malumunuzdur.
Haruki Murakami hakkında bir kaç kelime etmekte fayda var. Sahilde Kafkayı okumadan önce kendisi hakkında pek bir şey bilmiyordum. Ama kitabı okumaya başlayınca yazar hakkında da ister istemez yeni bilgiler edinmiş oldum. Özellikle kitapta kedilerle olan diyaloglar ilginç gelmişti. Meğer abimiz tam bir kedi severmiş. O yüzdende kitaplarında bolca kedi karekteri kullanırmış.
Japonya doğumlu olan yazar, ülkesinde dönemi'nin en iyi yazarı olarak gösterilmekte. Bizim tanışıklığımız çok yeni olsa da, kendi toprakları dışında da oldukça popüler bir yazar.Kısacası diğer kitaplarını da okuyor olacağım:_)
Kitaba gelirsek çok fazla içeriğe girmeden karekterlerden ve konudan bahsetmekte fayda var. Kitap oldukça akıcı bir olay silsilesi ile 2 bölüm halinde sizi içine doğru çekiyor.
Ana karakter olan 15 yaşında olan kafka tamura'nın babası tarafından üzerine yapıştırılan lanet ile boğuşması ve kişiliğini bulma çabası anlatılırken, muhteşem karakter anlatımları,olay tasvirleri ve müzik ayrıntıları üzerinden geçiliyor. Kitapta beethoven,hydan gibi klasik müzik üstadları arasında ki farkları okurken, the beatles hayranı olan yazarın(Eşi'nin adı yoko) hobilerini kitaba işlemesine de tanık olacaksın. Sonra bir bakacaksınız bay nakata karşınıza çıkacak. Kedilerle konuşan, gökyüzünden balık yağdıran, günlerce uyuyabilen ve sürekli "Bendeniz Nakata çok akıllı değilimdir.." diyen bir adamla tanışıyor olacaksınız.
Eğer kitap okumayı istiyorsanız, kendinizi kamura kütüphanesinde bulmak isteyeceksiniz.
Sonra saeki hanım karşınıza çıkacak ve aşk'a bakış açınız değişecek. Onun gibi tutkulu bir aşık olmak isteyeceksiniz belki de. Ama hayatının lanetinin de bu tarifsiz duygu olduğunu göreceksiniz.
Kitap bir çok farklı karakter üzerinden insanların kendi benliğini bulma arayışını, kaderin karşında duruşunu, insanı yozlaştıran sistemi temsil eden karekterlere(Johnie walker,Albay Andreas karekterleri) eleştirileri içeriyor.
Kendi fikrim olmakla birlikte, kitapta geçen tüm olayların Kafka'nın zihninde geçtiğini düşünüyorum. Büyük olasılıkla evden hiç ayrılmadığı ve aslında babasını da kendisinin öldürdüğü gibi bir izlenimim var. Acaba siz ne düşüneceksiniz?
Genel olarak bazı kısımları bağlantısız bulmuş olsamda. Bu kitap, yazının başında da belirttiğim üzere yazarın diğer kitaplarını okumak için iyi bir referans oldu.Ayrıca japoncadan dilimize çeviren Hüseyin Can erkin de oldukça güzel bir iş çıkarmış.
Kitaptan bir kaç alıntı ile yazımı tamamlamış olayım.sağlıcakla kalın...
"Sessizlik kulaklarla duyulan bir şey"
“İnsan kendisinin eksik bir parçasını bulmak umuduyla aşık olur. O yüzden de, aşık olduğu insanı düşünürken, az ya da çok hüzünlenir.”
"Farklı insanları severim. Şu alemde, yüzlerindeki sıradanlığı bozmamaya çalışarak, düzenli bir hayat yaşıyor gibi görünenler daha güvenilmez olur çünkü."
“Ne kadar uzağa gidersen git gerçek anlamda kaçabilir misin?”
“Her kütle sürekli hareket halindedir. Yeryüzü, zaman, kavramlar, aşk, yaşam, adalet, kötülük... Her şey ama her şey, akışkan bir geçiş anındadır. Tek bir yerde, tek bir şekilde sonsuza kadar kalabilen hiçbir şey yoktur.”