şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

Leyla&Mecnun

"Dicle'nin serin yamaçlarında bir çilek idim ben. Son taşkında bedevilerin bağlar ve bahçeleri harab olunca geç yeşermiş şiddetli güneş ile erken kızarmıştım. Bir gün kara kaşlı kara gözlü bir arap kızı nazik elleriyle koparıp koydu sepetine beni. Dalım yaprağım benimle idi. Umuyordum ki al dudaklarına dokunacaktım. Olmadı. Adı Leyla idiacımadan bir kazana attı beni sonra. Hurma lifleri çöl dikenleriyle beraber kaynadıkça kaynadı suyum dağıldım ezildim. Henüz olgunlaşmamış bir hurma ile yanışta kol kanat olduk birbirimize ama nafile!.. Gül dudaklar umarken dikenler battı yüreğime. Yanışım ateşten miydi aşktan mı anlayamadım. Bir tekneye döktü güzeller güzeli sevgi dolu varlığımı çiğnetti çocuklara. Güneşte büyümüştümgüneşte kurutulup candan ayrıldım.
Mermer ile merdane arasında lif lif karıştım aynı kaderi paylaştığım hurma ile birbirimize sıkı sıkı sarılmayı öğrendik dikenlerle. Rengim solarken canıma batan liflerin ve dikenlerin hesabını soramadım kimselerden. Birkaç gün sonraydıLeyla'nın ellerine değen mühreler melankoli hastalarının başını okşayan merhametli hekimler gibi okşamaya başladı bağrımı bir bahar ikindisinde. O gün Dicle'yeyansıyan gün ışıklarının tutuşturduğu kızıl renklere bakarken sevdim Leyla'yı ve nazik elleri
üzerimde gezinirken tattım hazzını sevginin. Okşadığı bedenimde tarihe ad bırakan âşıkların en
muhteşem yüreği çarpıyor gibiydi. Parşömen oluyordum görünüşte; ama içimdeki kıpırdanışlardan haberi yoktu yüzümü okşayan ellerin. Kazanda sarıldığımız o yeşil hurmadan üzerime bir hayat iksiri sinmiş gibiydi. Ölüyor muydum yoksa diriliyor mu kestiremiyordum. Var olmanın ayrımındaydım nefes alıyor gibiydim. Leyla'nın elleri beni tutsun ve bırakmasın istiyordum. içimde duygular vardı ve onun ellerinin sıcaklığıyla sonsuza kadar yanabilir götürdüğü yere her gün yeniden gidebilirdim. Var idim ama ne idim; anlayamıyordum. Gelişimini tamamlayamamış organizmalar küveze konulmuş bebekler gibiydim; ama çok hızlı büyüyordum. ilk dadım ilk aşkım oldu. Ne büyük mürebbiye idi benim için ah bir bilseniz yıldızlı çöl gecelerinde Leyla’nın türkülerini dinlemek... Onun nefesinden özümsediğim kavurucu rüzgarın sesi kulaklarımdan kalbime bir bengisu gibi akıyor. Başkaları bana kağıt diyorlar şimdi ve bir tomar diye alıp satmaktan bahsediyorlar. Bir de Leyla bana dokununca hissettiğim şeyin adını söyleseler!.. "
iskender Pala ile tanışıklığım yukarıdaki satırlarla başladı. "Babil'de Ölüm istanbul'da Aşk" adlı kitaba ait yazılanlar. Kitap divan edebiyatı tarzı ile yazıldığından sıkıcı olacağını düşünmüştüm halbuki!
 Kitabı bir solukta okudum. Fuzuli'nin Leyla ile Mecnunu bundan daha güzel öyküleştirilemezdi herhalde.  Tarifsiz bir lezzeti benim için. Aşk üzerine yazılmış milyonlarca kitap ve yazı üzerine eşsiz bir aşk tarifi ve aşkın sırlarını sunuyor kitap ve bunuda içine tarihi ögeler ve muhteşem bir kurgu sığdırarak sağlıyor.

Okumamın üzerinden bunca yıl geçtikten sonra yazarın sıkı bir okuyucusu olmamı sağlayan bu kitapla alakalı bir şeyler yazmak istedim. Tabi bugün aldığım,  yazarın 4  Ocakta piyasaya çıkan "Efsane" adlı kitabın,  heyecanıda biraz etki etmiş olabilir...

Ben bu kadar överek yazımı yazdım ama okuma tarzınız ve zevklerimiz farklı olabilir.Bu kadar övdüğün kitap bumudurdemesin kimse!

Hiç yorum yok:

 
Ziptime