şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

BABA HAKKI

Yazıya başlarken günümüz güncel konu akışında futbolda ki çirkinliklerle paralel olarak bir çok  kelime barından  cümleler kurmuştum.Sonra bu kadar erdem dolu bir hayat ile o kelimelerin aynı yazıda olması saygısızlık olur diye düşündüm.Uzun süredir yazmak istediğim bir yazıydı aslında.Ama Büyük üstad Lefter'in vefatından sonra BABA HAKKI yı yazmam şart oldu bir futbol sevdalısı ve Beşiktaşlı olarak.

Hakkı Yeten 1910 da Bulgaristan'ın Vadina kentinde doğmuş.1 Yaşında iken ailesi İstanbul'da Beşiktaş semtine yerleşir.Babası Binbaşı Mahmut Nedim Bey 1914'te 1 Dünya savaşında şehit düşer ve Hakkı Yeten asker olur.Futbol hayatıda Halıcıoğlu Askeri lisesinde başlar.

Zeki Rıza Sporel sayesinde Beşiktaşımıza kazandırılır.Bir çift kundara ve bir takım elbise karşılığında tam 17 yıl Beşiktaşa ve Türk Futboluna  hizmet etmiştir.Hakkı yeten iken namı-ı diğer Baba Hakkı olmuş.Kendi döneminde bir çok kişinin  Beşiktaşlı oluşunun sebebidir.Taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu kişidir Baba Hakkı.Karşı takıma küfür eden tribünler önünde eli belinde,kaşları çatıp bakışlarıyla  tribünü sessizliğe gömen asil ruhtur Baba Hakkı.439 maçta 382 gol atmaktır Baba Hakkı olmak.Alçak gönüllülüktür,vakurluktur,bağlılıktır,gerektiği yerde kabadayılıktır Baba Hakkı olmak.Baba Hakkı olmak Beşiktaşlı olmanın ete kemiğe bürünmüş halidir.

Gelelim nasıl oluyor da bir adam taraflı tarafsız  bu kadar sevilsin,saygı duyulsun ?Bir takım bir kişi ile bu kadar özdeşleşsin gibi soruların cevabına.Bir kaç unutulmaz anı ile bu sorulara cevap arayabiliriz.

*bir fener beşiktaş maçında yaşanılan hadisede şöyledir...
şeref stadının çamurlu ortamında oynanan maçta beşiktaş 2 farklı skorla önde gitmektedir...maçın ortasında ataklar ard arda devam ederken orta sahada fenerbahce kaptanının yakasına yapışan baba hakkı der ki;
-arkadaşlarına söyle biraz maça asılsınlar bu maçın zevki böyle çıkmaz..o kadar insan güzel bir maç izlemeye gelmişler sizler dökülüyorsunuz...bir an evvel kendinize çeki düzen verin...


*Yıl 1946... Fenerbahçe-Beşiktaş maçında hakemin dışarı attığı Beşiktaşlı genç oyuncu, Baba Hakkı'ya gidip; "Hakem beni attı çıkayım mı kaptan?" diye sormuş
ve Baba Hakkı'nın da "çık" diye işaret etmesinden sonra sahadan ayrılmış.


*1948 yılı... Karagümrük-Beşiktaş maçı. Vefa Stadı tıklım tıklım.
Orta hakem sahaların en renkli kişiliklerinden biri olan Necdet Gezen. Yan hakem de sonradan gazeteciliğe geçecek olan rahmetli Fahri Somer.
Maçın ilk yarısı biterken Baba Hakkı bir yarım voleyle topu ağlara yolluyor. Top ağların her zamanki hırpaniliğinin arasından! dışarı çıkıyor.
Hakem biraz uzak pozisyona. Beşiktaşlı taraftarlar ve futbolcular sevinç içinde birbirlerine sarılırken Necdet hoca aut atışı yapılmasını istiyor.
Aynı taraftar kalabalığı bu kez sin-kaf olayına giriyor, hem de hallice ve yüklüce... Maçın ilerleyen dakikalarında Kartalların baskısı
devam ediyor ve bir gol daha atarak maçı 1-0 kazanıyorlar. Ancak tribünlerdeki nümayiş bitmiyor, ortalık karışıyor.
Baba Hakkı hemen yakınındaki genç yan hakem Fahri'ye sesleniyor; "Söyle Necdet hocaya yanıma gelsin!"
Necdet hoca biraz ürkek Baba Hakkı'nın yanına ilişiyor. Baba giriyor orta hakemin koluna ve binlerce kızgın adamın arasından çıkarıveriyor.
Necdet Gezen, Baba Hakkı'nın sert bakışlarıyla iki yana ayırdığı kitlenin arasından stadyumu sağ salim terk ediyor.


*Çok özel biriydi, bir fenomendi. Milli takımı en çok yöneten antrenör olan Coşkun Özarı "Henüz çocuktum, gençtim.
Şeref Stadı'nda ilk kez giydiğim Galatasaray formasıyla Beşiktaş'a karşı oynuyordum. Kalede Fevzi.
Kafayla da harika bir gol attım. Hakkı Kaptan 'Hey çocuk, buraya gel' dedi. Koştum gittim, elini öptüm. 'Buyur kaptan' dedim.
Yanağımı okşadı, döndü bütün takıma 'Bu çocuk ileride büyük futbolcu olacak dikkat edin, sakın ona tekme atmayın' dedi.


1941 yılı... Beşiktaş Ankara'da Harbiye ile karşılaşır... O zaman Harbiye takımı çok kuvvetli. Şükrü Saraçoğlu, fahri başkanımız
Recep Peker maçta...
Oyunun başlarında Sabahattin Erman'ın iki golü ile Beşiktaş geriye düşer, Baba Hakkı sinirlenir derken bir gol daha gelir,
seyirci de tepki göstermeye başlar.
Bu halde soyunma odasına girilir ama kaptanı sakinleştirmek mümkün değildir. Gözleri yuvalarından fırlayacak şekilde
bağırmaya başlar. Biraz sakinleşince futbolcuları etrafında toplayarak ikinci devrenin taktiklerini verir.
Ömer'e "senin tuttuğun adam üç gol attı, ikinci devrede adam bir daha topa vurursa ben de senin kafanı kırarım,
Cahit sen niye pas vermiyor, topu ayağında fazla tutuyorsun" diyerek ordu komutanı gibi emirler yağdırır.
Kesinlikle dördüncü golü yemeyeceklerini, maçı kazanmalarını, kazanamazsanız en azından kazanmak için gerekli hırsı ve gaye birliğini göstermelerini ister.
Eğer bunlar olmazsa işte o zaman hazır olun, tren biletlerinizi yırtarım, İstanbul'a demiryolundan yürüyerek dönersiniz der.
Cahit'i geriye, Çengel Hüseyin'i de sol içe, Kemal'i sağ içe alıp kendisi de geçer santrfora. Sağ açıkta Vecdi, sol açık Eşref oynuyor...
Bütün toplar Baba Hakkı'da toplanır. Kaptan gerçekten çok büyük çaba sarf eder. İkinci devrenin başlarında dört gol birden bulur Beşiktaş,
sonra da iki tane daha. Altıncı golden sonra, şimdi topu yere indirin, top oynayın, futbol oynayın, diye talimat verir.
Beşiktaş şahlanmıştır artık. Öyle bir futbol oynarlar ki tribünlerde kıyametler kopar, herkes Baba Hakkı'lı takımı ayakta alkışlar.

Gerçekten demiryolundan yürütecek miydiniz ? sorusuna hiç düşünmeden cevap verir:
" Tabii yürüterek yaya gönderecektim. O kadar hırslanmıştım ki!"



*1948 yılında (38 Yaşında) bir maçta taraftarın onu ıslıklamasından sonra
"Bu formayı bana taraftar giydirdi. Şimdi onlar isteyince de çıkarırım"

Ve son olarak daha yeni kaybettiğimiz ordinaryüs Lefter Küçükandonyadisten bir anı.


*Çok gençtim. Her kulüp peşimdeydi. Ciddi ciddi Beşiktaş'a gidiyordum. Korktum. Heybetinden çekindim. Baba Hakkı'nın olduğu yerde belki elim ayağım birbirine dolanır dedim ve Beşiktaşlı olmaktan vazgeçtim"





Hiç yorum yok:

 
Ziptime